İçeriğin Detaylandırılmış Hali
Bugün sizlere “travesti posteri” deyip geçmemeniz gerektiğini anlatan, hem eğlenirken düşündüren hem de düşündürürken eğlendiren bir yazı hazırladım! İstanbul gibi kozmopolit bir şehirdeyiz malum, her sokak köşesinde farklı bir hikaye, her reklam panosunda farklı bir mesaj var. Ama travesti posteri dediğimiz şey, sanki özellikle macera çekmek için yaratılmış bir varlık… İşte bu yazıda onların başından geçen, trajikomik olayları, biraz gıybet havasında biraz dost sohbeti tadında paylaşacağım. Hazırsanız kahvenizi alın, başlıyoruz!
Travesti Posteri Ne İşim Var Benimle?
Öncelikle şunu belirtmem gerek; travesti posteri öyle sıradan bir sokak ilanından çok daha fazlasıdır. Bunu neden iddialı bir şekilde söylüyorum? Çünkü bu posterler bir duruşu, bir mesajı ve çoğu zaman da çığlığı temsil eder. Tam İstanbul’da her şey karışır, yollar tıkanır, kuşlar uçmaz, belediye çukur kazarsa bu posterler illa bir köşeye iliştirilir. Ama gelin görün ki, travesti posteri olmak kolay değil!
Bir kere poster olarak doğmak başlı başına bir kader meselesidir. Kimi reklam panosunda gururla asılı dururken, kimisi gece vakti “yasadışı yapıştırıcıların” kurbanı olur. Olur da bir duvara ilişir, sabaha kadar müdahale ederler. Ya bir “yasakçı teyze” gelir köşesinden yırtar ya da mahallenin “isimsiz sansürcüsü” üzerine sprey boyayla “bu ne be?” yazar. Özgürlüğün bedelini ödemek böyle bir şey sevgili okurlar!
Bir Duvarın Hikayesi
Ah, İstanbul’da bir duvar olsanız… Düşünsenize her gün onlarca insan geçiyor önünüzden. Kimisi selfie çekiyor, kimisi yoldan geçerken omzunuz çiziliyor (betonunuzun içine kırılmalar giriyor resmen). İşte böyle bir hayatta travesti posterlerinin yüzleştiği büyük trajedi, ‘orada bulunmak.’ Çünkü şehirde ne kadar “yorma beni İstanbul” deseler de, en çok yorulan yine o posterler oluyor.
Geçenlerde Kadıköy’de yürürken gördüm; masmavi bir travesti posteri duvara yapıştırılmış. “Öf şahane!” deyip yaklaştım ki posterin üst kısmının yarısı yırtılmış. Altında ‘yazı işleri müdürü’ gururla travestiyiz biz diye bağırırken, üst kısmında biri “Üsküdar’dan geçerken rüzgara kapılmışsın be dostum!” diyordu. Bu şehir ne trafik ne deprem, esas posterleri yorar diyeyim size. Kısacası İstanbul’un posterlerle gıybetinde itibar da, hava da yer değiştiriyor.
Gizemli Poster Saldırıları
Bir diğer eğlenceli başlık da şu; kimin, neden travesti posteriyle uğraştığı asla belli değildir. Gece yarısı bir poster tak diye kaybolsa bilin ki mahalle dedikodusu başlar. “Ay dün burada bir şey vardı sanki ama gözüm yanılmış.” Yok efendim yanılmadınız, siz o posteri gördünüz. Ama ya “duvar araştırmacıları” tarafından arşivlendi ya da mahallede gece mesaisine giren “poster koleksiyoncuları” tarafından çalındı…
Hele bir de yer yer göçebe bir poster var mı… Durduğu yerde durmaz! Bugün burada, yarın az ötede. Sabaha Kadıköy’de, öğlene Taksim’de. O kadar enteresan ki; sanırsınız Netflix belgesel konusu olur.
Travesti Posterinin Mesajı
Şimdi birileri “ama ne yani, posterin ne mesajı olsun ki?” diyebilir. Bakın, iyi dinleyin, travesti posterlerinin sırf mesajıyla bir sopranoya dönüşen ruhları var. İstanbul sokaklarında pek çok kişi başını eğip telefonuna bakıyor ya, posterler o insanlara “bak buradayım, gör beni!” diyor. Hem de ne diyor! Sadece travesti haklarını savunmakla kalmıyor, aynı zamanda İstanbul’un büyük bir rengini temsil ediyor.
Bir gün elinize bir yapıştırıcı alsanız ve o posterlerden birini siz yapıştırsanız mesela – bakın o reklam panosuna veya metruk binaya – hayatınızda ilk defa bir mesaj taşımanın ne demek olduğunu hissedersiniz. Bunun adı dayanışmadır dostlar! O yüzden travesti posterlerine saygı!
Direction Designer Ahali
Peki ya o “poster tasarımcıları, kuşak mühendisleri…” Sizi de biraz çekiştireceğim! Elinize geçirdiğiniz fontu gerçekten iki boy büyük yapmalı mıydınız? Ya şu “fosforlu yeşil-beyaz uyumu” neydi be arkadaş?! Düşünsene bir travesti insan gururla posterin varlığını savunuyor ama yazı “göz yakan beyaz”. Lütfen ama LÜTFEN, özen biraz.
Ama hakkını yememek lazım; tasarımlar konusunda çıtayı fena yükselttiniz. Aylık değişime giren, yok yağmura dayanan parlak kaplamalarıyla, artistlik Instagram pozu çektirmiş kampanyaları var. İstanbul görüp görecek en büyük poster tasarım yarışmasına şahit oluyoruz.
Postere Tutan Toplum
İstanbul halkına da laf atmadan geçemem tabii. Kimisi gelir, travesti posteri hakkında filozofik konuşmalara dalar (sanatmış bu, mesajmış, estetikmiş). Kimisi gelir bir bakar “İstanbul duvarlarını süslemelisiniz, neden Truva atı gibi gizlendiniz der gibi” der. Egolar, hisler coşup taşar.
Ama biz de bu eğlenceli karmaşayla mutlu mutlu yaşıyoruz işte…