İçeriğin Detaylandırılmış Hali
İstanbul’daki en renkli topluluklardan biri olan travestiler, özellikle de Avrupa Yakası’ndakiler, adeta bir Hollywood senaryosuna malzeme sağlayacak kadar dinamik ve çekişmeli bir ortamda yaşıyor. Şimdi kahvemizi alalım, bu film tadındaki dünyaya birlikte dalalım.
Kulis Arkasında Neler Oluyor?
Avrupa Yakası travestileri arasında hayat, öyle sıradan bir rekabet değil. İğneli laflar, kostüm kapışmaları, “Kim daha çok dikkat çeker?” yarışmaları… Tam da bizim Türk dizilerindeki mahalle kavgalarına benzer ama elbette daha fazla glitter ve stilettolarla!
Kimi sahne ışıklarının altında parlıyor, kimisi ise Instagram’da yüzlerce beğeni toplayarak sanal sahnede öne çıkıyor. Ama asıl mesele bu değil. Gerçek çekişme, her gün moda, makyaj ve zekâyla kendini daha çok ön plana çıkarma yarışında yaşanıyor. Burada herkes, kendi sahnesinin starı olmak istiyor. Bu yüzden her köşe başı yeni bir hikâye, her adım yeni bir sürpriz!
Rekabetin Modası
Avrupa Yakası’nda bir travestinin göz alıcı olması için elbette önce kombin oyunu sağlam olmalı. “En parlak kim?” yarışmasında neon pembe bir elbise giymek yetmez. O kıyafetin altına rugan çizmeler, o çizmeleri tamamlayan bir clutch ve son olarak ışıltılı bir takı gerekir. Ama iş burada da bitmiyor! Rakiplerinizin sizin o elbiseyi bir ay önce Kadıköy’deki bir butikten aldığınızı keşfetmesi, işte o noktada asıl drama başlar! Hatta buna durumu hafifçe abartanların “butik kapışmaları” dediği bile olur.
Peki ya makyaj? Ey linerlar kimin daha keskin? Aydınlatıcı kimin suratında daha çok “Çok gezen, keşfeden, ışıyan” mesajı veriyor? İşte bunlar bir travesti için gündemi meşgul eden sorular.
Ayrıca Avrupa Yakası’nın Nişantaşı ve Taksim gibi noktaları, bu rekabetin podyumudur. Çünkü buradaki kalabalık, dikkat çekmeye fazlasıyla müsait bir seyirci kitlesidir. 8 cm’lik topuğuyla İstiklal Caddesi’nin taşlı yollarında yürüyen biri, zaten fiziksel dayanıklılık ödülünü hak etmiş sayılmaz mı?
İddiayı Bir Kademe Daha Yükseltelim
Rekabet o kadar yoğun ki, çoğu travesti kendine bir “karakter” yaratıyor. Mesela pop art tarzında giyinenler, Marilyn Monroe gibi ikonik figürlerden esinlenenler ya da önümüzdeki yüzyılı şimdiden yaşamaya başlayan futuristik temalı trendsetter’lar… Kimi zaman biri, diğerine Instagram’da ince göndermeler yapar. “Tatlım, bu kombin bende geçen yaz da vardı” gibi hafif ama hepimizin anlam yüklediği yorumlar, fitili ateşler. Bence buradan direkt bir televizyon dizisi çıkar.
Dayanışma mı? Tabi ki Var Ama…
Her ne kadar rekabet ortamı esprili ve dostane gibi görünse de, bu toplum dayanışma konusunda da güçlü. Kendini kötü hisseden ya da kötü bir gün geçiren birine destek olmak, dayanışmanın temelidir. Ama yanlış anlaşılmasın, ‘prenses’lerin birbirine destek olması bile arada ince alaylarla süslenmiş olabilir! Yine de beklenmedik anlarda, en küçücük jestlerin bile unutulmadığı bir topluluk burası.
Sokakta Bir Film Seti Gibi
Bir gün Avrupa Yakası’na yolunuz düşerse ve sokakta birileri stiletto sesleriyle ritim yapıyorsa, bilin ki sıradan bir gün yaşıyorsunuz. Bu sokaklar, bazen ‘moda haftası’ kadar renkli, bazen de hüznün de kahkahaların da bir arada olduğu bir tiyatro sahnesi gibi. O yüzden buradaki hikayeleri asla hafife almayın. Herkesin bir sahnesi var; izleyenler, alkışlayanlar ve kıskananlar da cabası.
Bu renkli dünyanın bir parçası olabilmek, mizahını anlamak ve iletişimlerini çözmek için biraz sabır, biraz gözlem ve bolca kahkaha gerekiyor. Unutmayın, Avrupa Yakası travestileri yalnızca bir topluluk değil, aynı zamanda bir hikâye kitabı. Her sayfası ayrı bir renk, her satırı özgün bir bakış açısını anlatıyor. Ve bu kitabın sonu yok; çünkü her geçen gün bambaşka karakterler, olaylar ve moda harikaları ekleniyor.